MAKALE........... KARA FATMA’NIN ACIKLI SONU (2)
Kara Fatma’nın odasında iki çuval seriliymiş ya, kendisi yerde tahta üzerinde yatıyormuş. Çuval dediği, torunlarının yatağı. Köşede bir tencere, soğuk bir sac mangalın yanında aylarca evvel yere nasıl bırakıldıysa öyle duruyordur.
Kara Fatma konuşmaya, iş bulamamaktan şikayet ederek girer: Kapıcılığa, hatta çöpçülüğe bile râzıdır torunlarına bakabilmek için. Ama kimse iş vermemiştir ona. Yaralarından söz eder sonra, savaşta aldığı. Kızının parmaklarını şarapnel uçurmuş, evlenip çoluk çocuğa karıştıktan sonra ise delirmiş. Böylece torunlarına bakmak zorunda kalmış Kara Fatma. Yine de göğsüne taktığı İstiklal Madalyasından gurur duymaktadır: “Bütün sefaletimi unutturan, beni yaşatan, bu İstiklal Madalyasıdır. Açım ama şerefliyim!..”
Ağlamaya başlar o sırada. Ağlarken anlatır, anlatırken ağlar:
Bazen çocukların elinden tutuyor; “Şu yetimler aç kalmış, ölecekler.” diye nineleri olduğumu sezdirmeden onlar için yardım toplamaya çıkıyorum. Ne yapayım, siz söyleyin! Muhabirin aklına torunlarının nerede olduğunu sormak gelir. Sokaktadırlar; birazdan geleceklerdir. Dilenmekten dönerken birinin avucunda 100, diğerininkinde 60 para olacaktır. “Al nine! Hiç harcamadık, olduğu gibi sana getirdik. Bir çay pişiremez misin bunlarla? Ekmek batırıp da beraber yiyelim.”
Torunlarıyla birlikte dilenen bu Kara Fatma portresine alışık olmayan yüreğiniz hop oturup hop kalktı, biliyorum ama gerçeğin yüzü bazen böylesine acımasız ve soğuktur.
Bu röportajıyla perişan durumu ortaya çıkarılmışsa da, yine bir yardım eli uzanmamış. Bir ara, 1944’te (69 yaşında) yeniden hatırlanıp Defterdarlık’ta bir işe yerleştirilmiş.
1954 yılına gelindiğinde artık 79 yaşındadır ve yine sefil bir vaziyette İstanbul’da bir kulübede tek başına yaşamaktadır. 22 Şubat 1954’te. Ancak özel bir kanunla kendisine ömür boyu 170 lira maaş bağlanan Kara Fatma’nın ömrü bu maaşı yemeye yetmeyecek ve ertesi yıl, 2 Temmuz 1955 Cumartesi sabahı İstanbul Darülaceze’de vefât etmiş ve şimdilerde ortadan kaldırılıp yerine yol yapılmış bulunan Kasımpaşa’daki Kulaksız Mezarlığı’na defnedilmiştir.
Sağlığında bir gazeteciye; “Göğsümde bir şarapnel parçası var. Acı veriyor.” demişti. Tarihimizin göğsündeki şarapneller ne olacak Fatma teyze, sen söyle?.. Tarihçi ve yazar Mustafa Armağan
(18.11.2007 - 13.12.2007 - 14.09.2010 Yazılarından özet)