Untitled Document

HİKÂYE................ DÖRT AYAKLI ASALET

“Dokuz yaşında ata bindim; ve yalan olmasın, bir daha inmedim. Her binişimde büyüdüm ve her inişimde küçüldüm. At, insan ruhundan yere damlayıp şekillenmiş ve sonra insanı sırtına almaya gelmiş bir müjdecidir: Zafer, fetih ve asalet müjdecisi...” “At’a Senfoni” kitabında böyle diyor üstad Necip Fazıl Kısakürek... Bana bu olağanüstü varlığı sevdiren, onunla ilgili bu satırları yazdıran Necip Fazıl. Atlara yüklediği şu payenin bir sebebi olmalıydı; “Sahte insanlık ve kahramanlık kadrosunda hiçbir hâs isme layık görmediğim destanı at için yazdım.”
İzlediğim her belgeselde, okuduğum her destanda, incelediğim her kaynakta, bu “Hayvan dünyasının en ileri unsuru.” gözümde daha da büyüdü. Ben de, “İçimdeki at sevgisini daha fazla dizginleyemeyeceğim.” diyerek, düştüm Veliefendi yollarına… Yakından da gördüm, inceledim ve daha da büyülendiğimi hissettim. Ne yalan söyleyeyim, iri yapıları, beni önce biraz ürküttü. Kocaman dişlerini de görünce, hemen yanımdaki seyise, aklıma ilk gelen soruyu sordum, “Isırır mı?…” Hiç tereddütsüz, “Isırır!” deyince, yüzümün aldığı şekli tahmin bile edemezsiniz.  Yaklaşmaya çalıştığım ilk at, biraz huysuzmuş meğer. İnsanlardaki gibi onların da huyları farklı farklıymış. İnsana en yakın hayvanın at olduğunu, insan gibi ruhsal bir hayata sâhip olduklarını, hatta rüyâ bile gördüklerini o gün öğrendim. Neyse ki sonunda uysal bir at bulabildik. Biz yine de baştan gönlünü hoş tutalım dedik, dostumuzun önce karnını doyurduk. İnanır mısınız, ona bu kadar yakın olmak, paha biçilemez bir duyguydu. Daha da yakın olmak istedim. Ata bindim ve kendimi başka bir dünyada buldum! Başım göğe ermişti sanki… Yelesini okşadıkça, kalbimin pır pır attığını fark ettim. Ne otomobile, ne trene, hatta ne uçağa benziyordu bu… İki canlının “seyahati” ne de olsa… Atların duygusal olmaları, onlar hakkında yapılmış araştırmaların en güzel gerçeği. Atın ağladığını biliyor muydunuz meselâ? Çok kuvvetli hislere sâhipler. En ufacık tehlikeyi, ilgiyi, sevgiyi, korkuyu, her şeyi hemen hissediyorlar. Aman diyelim, kandırmaya falan kalkışmayın. Çünkü atlar, insan sesindeki farklı duyguları sezebiliyorlar. İşitmelerine gelince, bir insanın duyamayacağı uzaklıktaki sesleri de duyabiliyorlar. Algılarının bizimkilerden çok daha gelişmiş olduğunu, çevresindeki herhangi bir sesi duyup, etkilenebildiğini söylediler. Ertesi gün yarışı varmış “bizimkinin”; birbirimize doyamadan vedalaşma vakti geldi.                                                  Eda Akay

 



Erkek: Burhaneddin - Kız: Büşra - Yemek: Paça çorbası, Güveç, Ayran, Üzüm.



Featured Image 01