Untitled Document

MAKALE............... ÇOCUKLUK YILLARIM

“... Benim çocukluğum 1945-50 yılları arasında çok büyük zorluklarla ve imkânsızlıklarla geçmiştir. O zaman Türkiye baştan sona kadar, büyük imkânsızlıklar içerisinde çırpınan bir ülkeydi. Soflarımızda doğru dürüst peynir yoktu, peynir. Annem derdi ki, “Fazla peynir yiyince mideniz ve bağırsaklarınızda kurt olur, aman, peyniri çok dikkatli yiyin.” Şeker yoktu çocukluk yıllarımızda. Buna benzer diğer birtakım sıkıntılarımız söz konusuydu ve üstümüz başımız, ayakkabılarımız darmadağınıktı, perişandı. 

Sadece memurların bir kısmına devlet şeker vermek imkânına sâhipti. Çaylarımızı şekerle değil, üzümle veyahut dutla içmek durumundaydık. Ayakkabılarımızın altında kabaralar vardı. Kabara diyorduk biz, böyle baş kısmı geniş olan küçük çiviler. Onları ayakkabılarımızın altına çakıyordu ki kunduracılar, deri yıpranmasın, ayakkabı çabuk yırtılmasın, eskimesin diye. Bugün Türkiye’de herhangi bir konuda sureti katiye şikayetçi değilim çünkü çok kötü günler yaşadım ben. Babam Sivas’ta nüfus müdürüydü ve ben 10 yaşıma kadar taksiye binmedim. Bütün Sivas’ta iki taksi vardı. Birisi bizim mahalledeydi. Bir Ramazan günü eve gelirken komşumuz bizi taksisine bindirdi. Babam komşumuzun yanına oturdu, ben arkaya oturdum. İnanmazsınız, yeminle söylüyorum, elimi pencerelere, kapılara, oturduğum yere sürmeye başladım. İlk defa, ilkokulun 5. sınıfında taksiye bindim ve eve geldiğim zaman bunu çok büyük bir kazançmış gibi anneme anlattım...” 

∞  ∞  ∞ 

İçeride ve dışarıda bizim edebiyatımıza, varlığımıza karşı çok ciddi tehditler var. Diyanet İşleri Başkanlığının yayınları arasında çıkan bir kitap var: “Türkiye’yi Parçalama Plânları”. Bu Türkiye’yi parçalama plânlarını T. G. Djuvara isimli bir Rumen devlet adamı yazmış ve Paris’te 500 sayfalık bir kitap olarak yayınlanmış. Doğu ve Batı dünyasının, Malazgirt zaferinden sonra bizi bölmek ve parçalamak için nasıl 100 ayrı plân hazırladığını, Djuvara çok ciddi kaynaklara dayanarak ortaya koymuş. Ben, bir öğretmenler gününde bundan bahsettim. İstanbul’da öğretmenlere; “Siz çocuklarımıza, solucanın sindirim sistemini öğretiyorsunuz. Ama, Doğu ve Batı dünyası bizi bu topraklar üzerinde yaşatmak istemiyor. Üzerimizde büyük oyunlar var. Bunları da lütfen çocuklarımıza öğretin, anlatın!” dedim.Yavuz Bülent Bakiler (Haber7)

 



Erkek: Dilâver - Kız: Dilşat - Yemek: Ezogelin çorbası, Omlet, Makarna, Hoşaf.

 



Featured Image 01