NEMÂZ KILMASI TAHRÎMEN MEKRÛH, YA’NÎ HARÂM OLAN ZEMÂN ÜÇDÜR: Bu üç vakit; - Güneş doğarken,
- Güneş batarken,
- Güneş Nısf-ün-nehâr dâiresi üzerinde, [zevâl vaktinde] yani gündüz ortasında ikendir.
Bu üç vaktde başlanan farzlar sahîh olmaz. Nâfileler sahîh olursa da, tahrîmen mekrûh olur. Bu üç vaktde başlanan nâfileleri bozmalı, başka zemânlarda kazâ etmelidir. Bu üç vaktde önceden hâzırlanmış cenâzenin nemâzı, secde-i tilâvet ve secde-i sehv de câiz değildir. Hâzırlanması bu vaktlerde biten cenâzenin nemâzını, bu vaktlerde kılmak câiz olur. Kerâhet zemânlarının müddetleri, sabit olmayıp, bulunulan yerin arz (enlem) derecesine ve günlere göre değişir. - Güneş doğarken olan kerâhet zemânı:
- Bu müddet, Güneşin doğmasından, üst kenârının zâhirî (görünen) ufuk hattından görülmeğe başlayıp, bakamıyacak kadar parlamasına, yani Dühâ vakti (İşrak vakti)ne kadar olan zemândır. Bu zemânın sonuna (Dühâ vakti) veya (İşrak vakti) veya (Kuşluk Vakti) denir.
- Dühâ (İşrak) vaktinde, güneş merkezinin hakîki ufukdan olan yüksekliği beş derecedir. Güneşin alt kenârı, zâhirî (görünen) ufuk hattından bir mızrak boyu irtifâındadır (yüksekliğindedir).
- Dühâ (İşrak)vakti, güneşin tulû’undan (doğuşundan) Türkiyede takrîben 40 dakîka sonradır. Bu iki vakt arasındaki zemân, ya’nî tulû’ (Güneş) ve dühâ (İşrak) vaktleri arasındaki zemân, (Kerâhet zemânı)dır.
Buna ayrıca temkin müddeti ilâve edilir. Türkiye için temkin müddeti takrîben 10 dakikadır. - Dühâ vakti olunca, iki rek’at (İşrak nemâzı) kılmak sünnetdir. Bu nemâza (Kuşluk nemâzı) da denir. Bayram nemâzı da, bu vaktde kılınır.
- Güneş Nısf-ün-nehâr dâiresi üzerinde iken, yani gündüz ortasında iken (zevâlde) olan kerâhet zemânı
- Güneşin zevâlde olması, semâdaki şer’î zevâl mahalli olan dâirenin içinde bulunmasıdır. Kerâhet zemânı, hakîkî zevâl vaktinden temkin zemânı evvel ve sonra olan iki vakt arasındaki zemândır. Bu zemân, Türkiye takviminde bildirilen öğle nemâzı vaktinden Türkiye için, 20 dakîka evvel başlamakdadır.
- Nemâzı gündüz ortasında kılmak, yani kerâhet vaktinde kılmak demek, ilk veyâ son rek’atinin gündüz ortasına rastlaması demek olduğu, Tahtâvînin (Merâkıl-felâh) hâşiyesinde ve (İbni Âbidîn)de yazılıdır
- Güneş batarken olan kerâhet zemânı (İsfirâr-ı şems) :
- (İsfirâr-ı şems) vakti, güneşin ön [alt] kenârının zâhirî (görünen) üfuk hattına bir mızrak boyu yaklaşdığı, ya’nî merkezinin hakîkî üfukdan 5 derece irtifâ’da olduğu vakt olup, Türkiyede ihtiyâten 40 dakîkadır. Bu vakt, üç kerâhet vaktinin üçüncüsüdür.
- Güneşin batması, tozsuz, dumansız, berrak bir havada, ziyânın geldiği yerlerin veyâ kendisinin bakacak kadar sararmağa başladığı vaktden batıncaya kadar olan zemân demekdir. Bu vakte (İsfirâr-ı şems) zemânı denir. İşrak vaktleri hesâb edilirken, ihtiyât olarak, Temkin zemânı kadar sonraya alınmış, isfirâr vaktleri değişdirilmemişdir.
- İkindi nemâzını güneş sarardıkdan sonra, yani alt [ön] kenârı zâhirî (görünen) ufuk hattına yaklaşıncaya kadar gecikdirmek harâmdır. Bu zemânın miktarı, İstanbul gibi arzı (enlemi) 41 derece olan mahaller (yerler) için, 37 dakika ile 42 dakika arasında değişmekdedir. Ortalama olarak 40 dakikadır.
- İkindi nemâzının vakti, öğle vakti bitince başlıyarak, güneşin arka kenârı üfk-ı zâhirî (görünen ufuk) hattından batıp, gayb olduğu görülünciye kadar ise de, güneş sarardıkdan sonra, ya’nî alt [ön] kenârı üfk-ı zâhirî hattına bir mızrak boyu yaklaşınca, her nemâzı kılmak ve ikindiyi bu vakte gecikdirmek harâmdır. Fekat ikindi nemâzı bu vakte kalmışsa, mutlaka farzı kılınmalı ve kazaya bırakılmamalıdır.
- İsfirâr-ı şems ile gurûb (güneşin batması) arasındaki zemân, tulû (güneşin doğması) ile işrak arasındaki zemândan temkin müddeti kadar kısadır.
- Gurûb ile tulû vakti toplamından işrâk vakti çıkarılıp temkin ilâve edilince, İsfirâr vakti bulunur.
|