MANZUM MENKIBE - KIRBAÇ (I)
Resûlün âhırete geldi göçme zamanı | “Yâ Ukkâşe, dediler, sen ne akla uyarsın? | |||||
İkmâl oldu yüce din hiç kalmadı noksanı. |
Hasta efendimize söyle nasıl kıyarsın?” |
|||||
Hıçkırıkla, hüzünle bekleyen cemaate | Hıçkırıklar kapladı mescidin her yanını | |||||
Başladı son deminde yeniden nasihate: |
Merakla beklediler kırbaç vurma anını. |
|||||
“Her kimin ki yanımda ödenmedik hakkı var | Yaklaşırdı Ukkâşe safları böle böle | |||||
Gelsin onu vereyim istemeye hakkı var?” |
Getirmişti elinde o kırbacı bir köle. |
|||||
Doğrulup da Ukkâşe dedi: “Yâ Resûlallah | Ukkâşe der, “Ya Resûl, şöyleydi ki o durum | |||||
Vermez isen hakkımı razı olurmu Allah? |
Çıplaktı sırtım benim, çıplak sırta vururum.” |
|||||
Tebük’ten dönüyorduk, devenize vururken, | Bozmadı hiç o yüce, gülüşlü edâsını | |||||
Kalkan sırmalı kırbaç, sapıp değdi sırtıma.” |
Sıyırdı hemen orda sırtından ridâsını. |
|||||
“İşte sırtım gel de vur” dedi o şâh-ı Resül, | Attı yere elinden kırbacı o sahabi | |||||
Hiçbir hükümdardan hem kalmadı böyle usûl. | Kucakladı sırtından o sevgili habibi. | |||||
(Devamı yarın) |
Erkek : Münir - Kız : Naciye - Yemek : Kıymalı Taze Fasulye, Peynirli Makarna, Sütlaç