Untitled Document

HATIRA - TAŞKENT GEZİSİ (I)

Sovyet Hava Yolları uçağı ile, Esenboğa’dan yükseldikten sonra, bir yolcu selâm verip, müsade alarak yanıma oturdu. İsminin Cuma olduğunu ve Rusya’nın Canbul şehrinden olduğunu söyledi. Ona sordum:

-Peki, Ankara’ya niye geldin? Hayırdır inşallah?
-Samsun’da emcem var idi! Onları ziyârete geldim.
-Peki, nasıl karşıladı amcan seni?
-Emcem beni, evinin gapısında görür görmez tanıdı. Boynuma sarıldı. Beni hem öpiyerdi, hem gohliyerdi, hem de agliyerdi.

Birden gözlerini benden kaçırdı. Baktım, geniş yanaklarına, iri gözyaşları süzülüyordu. Cuma’ya, birden kanım kaynadı. Bir ceylan güzelliği ve sessizliği ile ağlayan müslüman gözlerini, yaşaran gözlerimle öptüm. Bu sefer o sordu:

-Sen nereye gidiyersin? Hayırdır inşallah?
-İstanbul üzerinden Moskova’ya. Oradan Taşkent’e, Semerkant’a, Buhara’ya, Bakü’ye. Film Festivaline katılacağız. O festivale hiç gittin mi?
-Kinoyla (sinemayle) başım o kadar hoş değüldür. Ben çoluğu-çocuğu bir maşine (otomobile) doldiriyerim. Taşkent’e hasret öldürmeye götüriyerim.Orada direklerde Türk Bayrağı göriyerih, seviniyerih! Türk kinosunda Türkçe dinliyerih, seviniyerih. Göğsümüz gabariyer, başımız göğe değiyer.
-Demek, Türk bayrağını görebilmek için Taşkent’e gidiyorsunuz?
-Heee! Bayrağa can gurban Yavuz ağa! Türkçe’ye de can gurban. Bizim bayrağımız gibi, bizim dinimiz gibi, gözel var mı? İkisi de türkü gibi, ikisine de can gurban.
-Sen Allah’a inanıyor musun, Cuma efendi?

(Devamı yarın)



Erkek : Halid - Kız : Halide - Yemek : Yufkalı Tavuk, Pazı Dolması, Salata



Featured Image 01