HİKÂYE - ANNE HASRETİ
Annemi bırakın tanımayı, anne sevgisinin ne olduğunu bile bilmiyordum. Babam annemin uzun bir gezide olduğunu söyleyerek beni avutmaya çalışıyordu. Anneler Günü geldiğinde bütün sınıf arkadaşlarım gözlerinde ışıl ışıl parlayan mutlulukla hediye hazırlarken, ben de mahzun mahzun onları seyretmekle yetiniyordum. Tanıdığım bütün çocuklar annelerinin kanatları altında sevilip okşanırken; ben gecelerimi o karyola denen ıssız, soğuk ve korkunç yerde tek başıma geçiriyordum. Anneme karşı içimde duyduğum nefret, günden güne büyüyordu. Onu sevmiyor, sevemiyordum. Çünkü onu, kendi zevki için yavrusunu terketmiş, uzaklara gitmiş diye düşünüyordum.
Birgün penceremden dışarıyı seyrederken, beyaz bir araba gelip evimizin önünde durdu. Daha sonra içinden önce babam, arkasından uzun boylu, başörtülü, nur yüzlü bir kadın çıktı. Aman Allahım, o ânı hiç unutamıyorum. Ben o sırada büyülenmiş o kadına bakıyordum. Kapıyı açtım, içeri girdiler. Kadın ağlayarak bana sarıldı. O zaman tüylerimin diken diken olduğunu hissettim. Bir anda kanımın kaynadığı bu kadının annem olduğunu, benim doğumumda hastalanıp, uzun yıllar yurt dışında tedavi gördüğünü, üzülmeyeyim diye benden gizlediklerini öğrendikce sevinçten ne yapacağımı şaşırıyor, ona sarılıyor, ağlıyor, ağlıyordum. Dünyalara değişilmez, Cennet kadını annemin kıymetini yeni anlıyor ve bir zamanlar ona kızdığım için çok utanıyorum.
Ebru Uğur
Erkek : Rıfat - Kız : Fazilet - Yemek : Mercimek çorbası, Tas kebabı, Pilav, Salata