HATIRA - ESKİ YILLAR
Askerî liseye girdiğim 1938 senesine kadar mideme, pazar ekmeği (francala) girmedi. O devir insanı, tam kumaştan yapılmış bir takım elbise giyemezdi. Köylünün giydiği, çuval maddesinden mamul keçi kılı ile karışık, bir paçavra idi. Yama ve eklemelerden, insanımızın giydiği elbisenin neresi aslî kumaş, neresi yama bilinemezdi. Kazara bir ipliği çekseniz elbise yere düşerdi. O yüzden Ankara Valisi Nevzat Tandoğan, köylülerin Kızılay’a girmesini yasaklamıştı. Nüfusumuz 10-15 milyon olmasına rağmen köyler, kasabalar, yokluk ve kıtlık içindeydi. Amele (işçi) yevmiyesi 30 kuruştu. Bu gelirle kim ne yapabilirdi ki? Her ne kadar şeker 25, zeytinyağı 22,5 kuruş idiyse de, bir insanın yaşayabilmesi için gerekli kazanç hiç mesabesindeydi. Bunun yanında ne şehirlerimizde ne köylerimizde elektrik, hava gazı, su, et, ekmek, buzdolabı, çamaşır makinesi, sinema, tv yoktu. Benim kazama gazete 3 günde bir gelirdi. Ege Bölgesi’nde; Muğla’da, Aydın’da, Manisa’da, Balıkesir’de lise yoktu.
Ahmet Buldanlı Muğla eski milletvekili
FIKRA - LÜZUM KALMADI
Şair bu siparişi unutmuş ve neden sonra İstanbul’a dönüşünde Paşa’yı ziyarete gitmiş.
Paşa da sormuş:
- Nihat Bey!... Bizim eşek ne oldu?
- Vallahi efendim, unuttum... şimdi sizi görünce aklıma geldi. Paşa da ona:
- Zararı yok, demiş. Siz geldiniz ya!..
Erkek : Burhan - Kız : Leman - Yemek : Karnıyarık, Fırında makarna, Hoşaf