HATIRA - BİR BAYRAM NAMAZI
...Dört sene evvel Büyükada’da oturuyordum. Bayramda, bayram namazına gitmeye niyetlendim. Fakat frenk hayatının gecesinde sabah namazına kalkılır mı? Sabah erken uyanamamak korkusuyle gece hiç uyumadım. Vakit gelince abdest aldım. Büyükada’nın mahalle içindeki sâkin yollarından kendi başıma câmiye doğru gittim. Vâiz kürsüde va’zediyordu. Ben kapıdan girince bütün cemaatin gözleri bana çevrildi. Beni, daha doğrusu bizim nesilden benim gibi birini câmide gördüklerine şaşıyorlardı.
Va'zda, namazda ve hutbede “Muhammed” sesi kulağıma geldikçe gözlerim yaşla doldu. Cemâ’atle kendimi yek-dil (tek kalb), yek-vücud (tek vücud) olarak gördüm. O sabah, o,müslümanlığa az âşina Büyükada’nın o küçücük câmii içinde, şafakta aynı milletin (aynı) ruhlu bir cemaati idik. Namazdan çıkarken kapıda âyândan Reşit Akif Paşa durdu; bayramlaşmayı unutarak elimi tuttu: “Bu bayram namazında iki defa mesudum. Hamdolsun, sizlerden birini kendi başına câmiye gelmiş gördüm. Berhudar ol oğlum! Gözlerimi kapamadan evvel bunu görmek beni müteselli etti.” dedi. Hem geldiğimi, hem de bayramımı tebrik etti. Yanındaki eski adamlar da onun gibi tebrik ettiler. Bu basit hâdiseden, pek samimî olarak, mahzundular. O sabah gönlüm, her zamandan fazla açıktı.
Biz ki, minâreler ve ağaçlar arasında ezân seslerini işiterek büyüdük... O mübârek muhitten, çok sonra ayrıldık. Biz, böyle bir sabah namazında aynı millete tekrar dönebiliriz! Fakat minâresiz, ezânsız semtlerde doğan frenk terbiyesiyle yetişen Türk çocukları, dönecekleri yeri bilemiyecekler!...
Yahya Kemal Beyatlı, (Aziz İstanbul,123)
Erkek : Nevzat - Kız : Mürevvet - Yemek : Sebzeli Çorba, Etli Biber Dolması, Muhallebi