ŞİİR - NOSTALJİ
Kaybolsa saçımı dolduran aklar. Kırk yıl öncesine dönsem yeniden, O şehir, o gençlik ve o sokaklar. Yürüsem o şehrin caddelerinde, Aradan kırk sene geçmemiş gibi, Yine öyle coşkun ve öyle zinde. Arkadaşlar yine koşuşup dursa. Rüyâ güzelliği içinde zaman, Kule'de bir saat dokuzu vursa. Itırlar, şebboylar penceresinde. Ve sonra hoş bir kız onbeş yaşında, Hovarda şarkılar tatlı sesinde. |
Gölgesinde yazın oturduğumuz. Şu çayırlar işte rüzgâr esince, Üstünde uçurtma uçurduğumuz. Kalbimde heyecan, köpüklü, taşkın. Uzanıp kapının zilini çalsam, Atılsa boynuma kardeşim, şaşkın. Uzansa saçıma doğru elleri. Toplansa o akşam hısım-akrabam, Yâdetsek birlikte geçen günleri. O kız yine çiçeklere su verse. Penceremden penceresi görülen, Gülümseyip bana selâm gönderse. |
|
FIKRA - MÜHİM DEĞİLMİŞ
Adamcağız kuduz bir köpek tarafından ısırıldığını geç anlamıştı. Doktor bir ara hastayı görmeye gidince, harıl harıl bir şeyler yazarken görüp sorar:
– Ne yazıyorsunuz öyle bakalım?
Hasta soğukkanlılıkla cevap verir:
– Pek mühim değil efendim. Isıracağım kimselerin listesini yazıyorum da...
DÜNKÜ CEVAP:
Çünkü, o zaman Milâttan Önce ve Milâttan Sonra diye birşey yoktu.
Erkek : Mehmet Emin - Kız : Mahire - Yemek : Tas kebabı, Kızartma, Çoban salatası