Untitled Document

SOHBET - ÎMÂN VE AKIL (2)

      Akılları olmadığından, hareket eden cansız cismi, kuvvet sâhibi zannediyor. Bunu hareket ettiren kuvveti inkâr ediyor, kâfir oluyorlar. 
      Allahü teâlânın herşeyi sebeplerle, vâsıta ile yapması, yaratması, ahmakların, akılsızların inkârına, küfrüne sebep oluyor. 
      Sebepleri, vâsıtaları görerek, Allahü teâlânın varlığını, birliğini, kudretini anlamak, ancak Peygamberlerin irşâdı ile, uyandırması ile olmaktadır. İnsan aklı bunu, kendiliğinden anlayamıyor. Peygamberlerin hepsi, her işlerinde, sebeplere yapışırdı ve bununla beraber, işlerin yaratılmasını Allahü teâlâdan dilerdi. Tedbîr, kaderi değiştiremez. Her zaman O'nun dediği olur. Herkes de, her işinde yalnız O'na güvenmelidir. Allahü teâlâ, Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâma da sebeplere yapışmasını emrediyor.
      Sebeplerin tesirine gelince, Allahü teâlâ, sebeplerde bazen tesir, yâni iş yapabilecek kuvvet de yaratıyor. O işi hâsıl ediyorlar. Bazen de, aynı sebeplerde, bu tesiri yaratmıyor. O işi yapamıyorlar. Sebeplerde, tesir yoktur demek, tecrübeleri ve hâdiseleri körü körüne inkâr etmektir. Tesîrine inanmalı, fakat, sebeplerdeki bu tesirlerin de, kendileri gibi, Allahü teâlânın yaratması ile, vücûda geldiğini bilmelidir. 
      Demek ki, sebeplere yapışmak, tevekküle, yâni Allahü teâlâya güvenmeye mâni değildir. Hâlbuki sebeplere yapışmak ve sebepleri araya koymak, tevekkülün en yüksek derecesidir.    

(Mektûbât/266)

 

      OKUYUCULARIMIZDAN BİR RİCA
      Takvim yapraklarımızda, âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîf meâlleri, mübârek isimler ve resimler bulunduğu için, yerlere atılmamasını ricâ ederiz.


Erkek : Avni - Kız : Hilâl  - Yemek : Yayla çorbası, Kuru fasulye, Pilav, Cacık

Featured Image 01