Untitled Document

SOHBET - MÜKERREM KÂBE ve MEKKE (Dünden Devam)

      Kâbe'nin unutulduğu yıllardan birinde, İbrâhim aleyhisselâm, Hacer vâlidemizi ve oğlu İsmâil'i alır, söz konusu vâdiye getirir. "Sizi burada bırakmakla emrolundum." der ve döner. Hacer Hâtun misli zor görülen bir tevekkülle emre boyun eğer, "Olsun, Rabbim bize yeter!" der. Yanlarında bir kırba su ve üç beş hurmaları vardır. Üstelik şirin İsmâil henüz bebektir. Hacer vâlidemiz bir şeyler bulabilmek ümidi ile önce Safa tepesine çıkar. Bir ağaç, bir kuru ot bile yoktur. Sonra Merve tepesine gider. 
      Hacer vâlidemiz, dönüşünde oğlunu bulamaz. Büyük bir telâşla tekrar Safa ve Merve tepeleri arasında 7 zor koşu yapar. Sonra tatlı bir ses işitir. Karşısında ay misâli Cebrâil aleyhisselâm görünür.
      Bu şaşkınlıkta Hacer vâlidemiz oğlunu farkeder. Şirin bebeğin ayakları dibinde berrak bir suyun kaynadığını görür ve biriktirmek ister. Bir yandan suyu perdelemeye çalışır, bir yandan da kabını toprağa yapıştırır. Târifsiz bir telâşla "Zem" (dur) der, Hatta haykırır "Zem!.. Zem!.." Cebrâil aleyhisselâm tebessüm eder. "Bırak aksın!" der, "Bu su dâima akar ve asla tükenmez." 
      Zemzem, sâdece susuzları kandırmaz, açları da doyurur; dertlere derman olur. Bu su bir süre sonra göçebe kavimlerin dikkatini çeker. Nitekim Cürhümîler, Hacer vâlidemizden izin alıp, Kubeys Dağı eteklerine yerleşirler. Ve keremli vâdi şehir olur, adına Mekke denir.

SOHBET - TEKBÎR-İ TEŞRÎK

Arefe Günü sabah namazından, Kurban Bayramı'nın dördüncü günü ikindi namazı sonuna kadar, erkek ve kadın herkesin (Kadınlar yavaş söyler.) farz namazlardan sonra, selâm verir vermez, Tekbîr-i teşrîki okuması vâciptir. Tekbîr-i teşrîk şöyledir:

"Allahü ekber, Allahü ekber. Lâ ilâhe illallahü vallahü ekber, Allahü ekber ve lillâhil-hamd."

Farz namazlardan başka, Bayram ve Cumâ namazlarından sonra da okunur. Câmiden çıktıktan sonra veyâ konuştuktan sonra okumak lâzım değildir.



Erkek : Ulvi - Kız : Ulviye  - Yemek : Lahana çorbası, Balık tava, Tahin-Pekmez

Featured Image 01