SOHBET - AKLIN DİNDEKİ YERİ
İslâmiyet, selim akla zıt olmayan nakil dinidir. Hadîs-i şerîfte; “Aklı olmayanın dini de yoktur.” buyuruldu. Fakat akıllar eşit değildir. Bir câhil ile bir âlimin aklı aynı değildir. Akıllar eşit olsaydı, herkes aynı şeyi düşünürdü. Yalnız akla uyup, yalnız ona güvenip yanılan kimseye felsefeci denir. Aklın erdiği şeylerde ona güvenen, aklın ermediği yanıldığı yerlerde, İslâm ışığı altında akla doğruyu gösteren büyüklere İslâm âlimi denir.
Akıl göz gibidir. İslâmiyet de ışık gibidir. Göz karanlıkta cisimleri göremez. Görmesi için ışık lâzımdır. Akıl da karanlıkta hakikati göremez. Görmesi için İslâm ışığı lâzımdır. Eğer İslâm, hak ile bâtılı bildirmeseydi, aklımızla bulmamız mümkün değildi.
O hâlde akıl nedir? Hadîs-i şerîfte; “Akıl, hak ile bâtılı birbirinden ayıran bir nûrdur.” buyuruluyor. Şu hâlde hak ile bâtılı ayıramayana akıllı denmez. Hadîs-i şerîfte; “Akıllı, Allaha ve Peygambere inanıp ibâdetlerini yapandır.” buyuruluyor. Demek ki dinsiz, imansız kimsenin veya inandığı hâlde ibâdet etmeyenin, aklı tam değildir. İnanıp ibâdet edenler arasında en akıllı kimdir? Hadîs-i şerîfte; “En akıllı, Allahtan en çok korkandır.” buyuruluyor. Kur’ân-ı kerîmde ise; “Allahtan en çok korkan, âlimlerdir.” buyuruluyor. Şu hâlde âlimler en akıllı kimselerdir.
Peygamberimize suâl edildi ki:
- Yâ Resûlallah en âlim kimdir?
- En akıllı olandır.
- En çok kim ibâdet eder?
- Aklı en çok olan.
- En faziletli kimdir?
- Aklı en üstün olandır.
Demek ki ilmi ve ibâdeti çok olan daha akıllıdır. Bir kimsenin akıllı olduğu nasıl bilineceği suâl edildiğinde, Peygamber efendimiz buyurdu ki: “Haramlardan daha çok kaçan, hayırlı işlere daha çok koşan daha akıllıdır.”