Zaman neler söyler, bir gelse dile, |
Belki de anlatır, bir beyit ile, |
Ya bizler kapında, olalım köle, |
Yahut da sen sultan ol anneciğim!
|
|
Günahı çok lâkin, riya bilmeyen, |
Yüzü tutmaz, hem de dili dönmeyen, |
Ayrılık ateşi bir gün dinmeyen, |
Neylesin bu garip, kul anneciğim!
|
|
Zaten faydası yok, attım aklımı, |
Gönlüm çok istiyor, bilmem haklı mı? |
Bu hasret içinde, nefsim saklı mı? |
Ben anlayamadım, bil anneciğim!
|
|
Dost ile firakım olmasa bir an, |
Yıl gibi uzuyor, yanıyor bu can, |
Uçsuz ızdırabım, sanki bir liman, |
Boğulmadan uzat, el anneciğim!
|
|
Beden şifa bulsun, kalmasın sızı, |
Rabbim ferah etsin sarayınızı, |
Kış da geçmek üzere, geçirdik yazı, |
Bize esecek mi, yel anneciğim!
|
|
Gökte güneş gibi, ümit parlayan, |
Yaramıza biraz, merhem bağlayan, |
Vuslat için kati, imkân sağlayan, |
Varsa emredin bir yol anneciğim!
|
|
Bir derde düşmüşüm, durmuyor âhım, |
Dermansız dert yoktur, medet Allahım! |
Yalvarmaktan başka, yok bir silahım, |
Bi iznillah çâre bul anneciğim! |
Şiir arzetmeye, yüksek makama, |
Hiç müsaid değil, hâl anneciğim! |
Kölelerin çok el attı yakama, |
Bilirim hem sürçer, dil anneciğim!
|
|
Son teşrif edeli, çok zaman oldu, |
Gözümüz hasretle, yollarda kaldı, |
Çok mu üzdük yoksa, bilmem ne oldu? |
Artık şu yuvana gel anneciğim!
|
|
Nasıl af dilesek bilemiyorum, |
Ne yapsak da yeter diyemiyorum, |
Ancak fazlınıza, güveniyorum, |
Lütfu ve keremi bol anneciğim!
|
|
Annesiz yuvayı neylesin kuşlar, |
Dertli yavrulara tat vermez aşlar, |
Garipler ağlarsa, sel olur yaşlar, |
Bir taşarsa, olur sel anneciğim!
|
|
Fakirler susamış, sohbetinize, |
Ah ben bunu nasıl arzedem size, |
Çok acıyın artık, bu hâlimize, |
Sohbeti doyumsuz bal anneciğim!
|
|
Hanenin son arzı, sanmayın erken, |
Yarın mahşer günü bizler zordayken, |
Cennet kapısını, açıp girerken, |
Bizi de unutma, al anneciğim! |