Untitled Document

TARİH............................... CEMRE DÜŞÜYOR DUYDUNUZ MU

Eskiler, takvimin çeşitli günlerine göre, havanın nasıl olacağını önceden tahmin ederler. Takvimimizde yazılı olduğu gibi bunlar; Kocakarı Soğukları, Öküz Soğukları, Ülker Fırtınası, Zemherir, Nevruz, Hıdırellez, Karakış, Eyyam-ı Bahur, Kırlangıç Fırtınası vs derken, pek de yanılmazlar. Bunlar asırların tecrübesi tesbitlerdir.
Memleketimiz kış memleketidir. Bazı yerlerde 8 ay hükmünü sürdürür. Yollar kapanır, köylerin, hatta kasabaların dışarıyla irtibatı kesilir. Adam boyu, hatta ev boyu kar yağar. İnsanlar elde kürek, evlerinden sokağa kadar bir ince yol açar. Bir yere gitmek gelmek ancak kızakla mümkün olur. Saçaklarda kol kadar buz sarkıtları vardır. Yiyecek ve yakacak olarak, ambar ve odunlukta kalanlarla yetinilir. Mahalle bakkalında da mal azalır, bazıları biter. Sular donar, evlerde su yoktur, kar toplanıp eritilir. İnsanlar, bez bebek gibi kat kat giyinir. Mecbur kalmadıkça dışarı çıkılmaz. Pencereler, soğuk girmesin diye yüksek ve küçük yapılır. Her odada ocak vardır. Dünya kadar odun yanar, ancak etrafını ısıtır. Odun yazdan hazırlanır. Soba keşfedilince herkes bayram etti. Kömür çıkınca işler değişti.
Kar yağdı diye mektepler, dükkânlar tatil olmaz. Herkes işin başındadır. Ancak ticaret zayıflar. Köylük yerde kış istirahat zamanıdır. Yine de boş durulmaz. Yazın çeyiz işleyen kızlara kızılır. “Kışın suyu mu çıktı?” denir. Uzun kış gecelerinde komşular birbirine gidip sohbet eder, kestane, mısır, nohut buğday kavurur.  Her gece mahallede bir misafir odası yakılır. Mahalleli orada toplanıp yatsıyı kılar, sonra sohbet eder, kitap okunur, çay-kahve içilirdi. 
Her taraf bembeyaz bir manzaradır. Kar berekettir, denir. İlk karda herkes sevinir. Bu zamanla yerini kaygı ve bıkkınlığa bırakır. Bu sıkıntılı hâl, ilk cemrenin düştüğü haberi ile yerini neşe ve ümide bırakır. Şubat’ın 20, 27 ve Mart’ın 6’sında, (29 Şubat’lı yıllarda Mart’ın 5’inde) havaya, suya ve toprağa cemre düşüp, bunların ısınmaya başladığının müjdecisidir. Cemre; yanmış kömür parçası demektir.
Çok eskiden göçebeler, kış gelince hayvanlarıyla beraber barınmak üzere iç içe üç kıl çadır kurardı. En içtekini büyükbaş, ikincisini küçükbaş hayvanlara, en dıştakini ise kendilerine tahsis ederlerdi. Her birine de bir ateş yakardı. Cemreler girince sıra ile bu ateşler söndürülüp dışarı çıkılırdı.



Erkek: Hamza - Kız: Hacer - Yemek: Şehriye çorbası, Fırında balık, Salata, Helva. 



Featured Image 01