TARİH................................ OKLARDAN DAİRE
İstanbul’daki Fransız elçisi Ogier Ghiselin de Busbecq (1522-1592), Osmanlı kemankeşleri hakkında şu bilgileri verir:
“Türkler 7-8 yaşında iken ok atmaya başlayıp 10-12 sene devamlı talim yapıyorlar. Böylece kolları çok kuvvetli oluyor ve o kadar maharet kesbediyorlar ki, hedef ne kadar küçük olsa gene isabet temin ediyorlar. Kullandıkları yay genellikle bizimkinden çok sağlamdır. Kısa olduğu için kullanılması kolaydır. Yaylar tek bir ağaç parçasından yapılmıştır. Birbirlerine güzelce yapıştırılmıştır ve tutturulmuş sırımla öküz boynuzundan yapılmıştır. Bir Türk uzun antrenmanlardan sonra en sağlam okla kirişi kulağının arkasına kadar gerebilir. Bu türlü bir yaya alışmamış bir adam ne kadar kuvvetli olursa olsun, onu yayla kiriş arasındaki işaretli noktaya kadar geremez. Talimlere mahsus okullarda Türklerin o kadar maharetle ok attıklarını görürsünüz ki, kalkan üzerindeki bir beyaz dairenin etrafını attıkları okla çevirebilirler. Bu beyaz daire ‘Taler’den küçüktür. 5-6 ok beyaz noktanın içine girmediği gibi birbirleriyle çarpışmadan beyaz noktanın kenarlarına dizilirler. Umumiyetle kalkandan 30 ayak uzakta durup nişan alırlar...”
EĞLENCE................................ İKİ YÜZLÜ YAZI
Babacığım. Gönderdiğin para ile
gül gibi geçiniyorum. Fazlasını
ne yapabilirim? Sen hiç düşün-
me beni, şikâyet ettiğimi gör-
dün mü? Bu şartlar altında
daha fazlasını istemem;
bu gelen para ile okumanın
çaresi var. Fazla göndermenin
zorluğunu, hatta imkânsız bile
olduğunu biliyorum. Tek düşüncemin sizler
olduğunu bilmelisiniz. İhtiyaçlarımı
kısmen aldım, noksanlarımı
tamamlamak için yeteri kadar para
var. Çok para değil bol mektup
gönderin bana. Unutmayın sakın, dört gözle
mektuplarınızı ve güzel haberlerinizi
bekliyorum. Selâmlarımı sunarım...
Not: Yakarıdaki yazıyı, bir defa da, yalnız siyah satırlarını alt alta okuyun bakalım. Mânâsı ne kadar değişecek!..
Erkek: Zübeyr - Kız: Zühre - Yemek: Ezogelin çorbası, Z. yağlı pırasa, Pilav, Yoğurt.