Untitled Document

SOHBET................................... PEYGAMBERİMİZİN ÇOCUKLUĞU (1)

Kureyş ileri gelenleri yeni doğan çocuklarını süt annelere verirler. Onları, havası güzel, suyu serin yaylalarda yetiştirirler. Bu yüzden vücutları kavi, cildleri pürüzsüz olur. Bu kabileler cesaretleri, cömertlikleri ve lisan-ı Arabiye vukufiyetleri ile tanınırlar. Süt çocukları da mertliği, cömertliği, fasih ve beliğ konuşmayı öğrenirlerdi.
Peygamberimizin süt annesi Hazret-i Halime Sâdiye anlatır: Kabîlemden bir grup kadınla süt anneliği yapmak için Mekke’ye doğru yola çıktık. Kocam Haris de yanımdaydı. Bir zayıf merkebimiz ve memeleri kurumuş bir devemiz vardı. Aslında benim de sütüm azdı. Oğlum Abdullah (Damra) doymaz geceleri ağlardı.
Merkebimiz ağır aksak yürüdüğü için Mekke’ye geç geldik ki vardığımızda paralı ailelerin çocukları çoktan kapışılmışlardı.
Abdülmuttalib ise torununu emzirtecek kadın bulamamıştı, zira yetim çocuklar cazip değildi, dişe dokunur bir ücret alamayacaklardı. Bana da teklif etti, kocama danıştım; “Bana sorarsan eli boş dönmeyelim. Belki bu çocuk yüzünden Allahü teâlâ bize bolluk bereket verir!” dedi.
Abdülmuttalib’e; “Tamam kabul dedim.” nasıl da sevindi.
Âmine Hâtun beni hoş karşıladı. “Biliyor musun, 3 gece önce bir kimse geldi, oğlunun süt annesini Benî Sa’d kabilesinden Züveyb oğullarından seç dedi.” Tuhaf dedim, beni tarif ediyordu sanki.
Muhammed “sallallahü aleyhi ve sellem” yeşil bir ipek üzerinde uyuyordu, beyaz yünden bir kundağa sarılmıştı, yaklaştım mis gibi kokuyordu. O anda kalbim akıverdi, hayran olmuştum, gözümü alamıyordum, uyandırsam ama nasıl kıyılırdı? Elimi sinesi üzerine koydum kirpikleri aralandı, bana baktı, gülümsedi. Gözlerinden çıkan nur semaya yükseldi. Hemen yüzünü örttüm. Bunu annesinden bile gizledim. Onu kucaklayıp sağ mememi verdim emdi, sol mememi verdim, almadı. O günden sonra sol taraf Abdullah’a kaldı.
Hazret-i Muhammedi emzirmeye başlayınca, sütüm çoğaldı, oğlum da doymaya başladı. Devemizin memeleri de sütle doldu, kaplarımız doldu taştı. Sa’d yurduna giderken merkebe bindim. Nurlu emaneti önüme aldım. Merkep Kâ’be’ye doğru secde etti. Yola koyuldu. Nasıl güçlendi, nasıl hızlandı, anlatamam, kâfile gerimizde kaldı.
Konakladığımız yerler yeşeriyor, dallar körpe filizlerle donanıyorlardı. Yerimize yurdumuza vardık elle tutulan gözle görünen bir bolluk yaşıyorduk.  (Devamı yarın)



Erkek: Atıf - Kız: Atıfet - Yemek: Paça çorbası, Sulu köfte, Bulgur pilavı, Cacık. 



Featured Image 01