Untitled Document

SOHBET................................... PEYGAMBERİMİZİN ÇOCUKLUĞU (2)

Komşularımız çobanlarına; “Ebû Züveybin koyunları niye semiz ve sütlü de bizimkiler cılız. Siz de koyunlarınızı onların otlattığı yerde otlatsanız ya.” diyorlardı.
Birgün kocam dedi ki: “Ey Halime! Allahü teâlâ bize ihsanda bulundu. Bütün bunlar, yanımıza almakla şereflendiğimiz se’âdetli yavrunun bereketi. Mekke’den bizden mutlu dönen olmadı.”
Muhammed Aleyhisselâm hızla gelişti. 2 aylıkken oturur ve emeklerdi. 3 aylık iken ayakta durdu. 6 aylık iken seri yürüdü, 7 aylık iken koşardı. 8 aylık iken berrak bir şekilde konuşmaya başladı. Bir keresinde “Allahü Ekber, Allahü Ekber, Elhamdülillahi Rabbil âlemîn.” demişti de duyanlar şaşmış kalmışlardı. 9 aylıkken karşılıklı oturup konuşurduk, 10 aylık iken çocuklarla oynardı, pek de güzel ok atardı. Gündüz ve gece bir defa bevl ederdi, mu-ayyen vakti vardı. Üstünü asla kirletmez, beni üzmez, yormazdı. Sütten kesilince alıp Mekke’ye götürdüm. Onsuz neşemiz azalacak, evimiz ocağımız boşalacaktı. Çok özleyecektim, dayanamayacaktım. O yıl Mekke’nin havası aşırı sıcaktı, veba salgını vardı. Biraz daha yanımızda kalması için annesine yalvardım, müsade etti, bize dünyaları bağışladı.
Birgün Habeş Hıristiyanları ile karşılaştık. Muhammed’e dikkatli dikkatli baktılar. Sırtında iki küreği arasındaki nübüvvet mührünü gördüler. Mübârek gözlerinin kırmızılığı dikkatlerini çekti:
- Senin bu oğlun göz ağrısından şikayet eder mi? diye sordular.
- Hayır, o bildim bileli vardır.
- Ne kadar mal istersen verelim, hatta dile canımızı feda edelim. İzin buyur bu çocuğu Habeşistan’a götürelim. Onun şanı yüce olacak, o âhir zaman nebisidir.
Onlardan korktuğum gece gözüme uyku girmedi. Sonra Yahudiler geldi, anladığım kadarıyla niyetleri hiç iyi değildi. “Bu yetim midir?” diye sordular, “Hayır babası var.” dedim, “Ha... O zaman aradığımız bu çocuk değil.” deyip geri döndüler.
Muhammed aleyhisselâm 3 yaşına girince, süt kardeşleriyle koyun otlatırdı. Elinde sopa neşeyle gider, akşam şen şakrak dönerdi. Sıcak havalarda yollamak istemezdim. Kızım Şeyma, “Anne, üzülme, onu bir bulut gölgeliyor!” derdi.
Birgün yine koyun gütmeye gitmişlerdi. Damra ağlayarak geldi. “Annecim! Annecim! Kureyşli kardeşimle oynarken, biri onu aldı, bıçakla karnını yardı.” dedi. Kocamla birlikte koşarak dağa çıktık. Muhammed’i bulduk, mübârek yüzü kızarmıştı.    

(Devamı yarın)



Erkek: Şemseddin - Kız: Nazende - Yemek: Sütlü çorba, Türlü, Pilav, Yoğurt. 



Featured Image 01