Untitled Document

SOHBET................................... PEYGAMBERİMİZİN ÇOCUKLUĞU (3)

Gökyüzüne doğru bakıyordu. Yanına oturup alnından öptüm.
- Canım yavrum ne oldu sana?
- Üç kişi geldi. Birinin elinde gümüşten bir ibrik, birinin elinde içi karla dolu zümrüt leğen vardı. Onlardan biri beni lutf ile okşadı ve göğsümü göbeğime kadar yardı. Bakıyor ama acı duymuyordum. Elini göğsüme sokup, yüreğimi çıkardı. İçinden siyah bir pıhtıyı attı. Dedi ki: “Bu şeytanın tesir edebileceği bir parça idi, Allahü teâlânın emriyle seni ondan temizledik.” Sonra yüreğimi yerine koydu. Üçüncü kişi elini yaklaştırdı ve göğsüm kapandı.
Muhammedin “sallallahü aleyhi ve sellem” hâlleri komşularımıza garip geliyordu. Bana; “Çocuğu bir kâhine götür! Belki cinnilerin tesirinde kalmıştır.” dediler. Onu bir kâhine götürdüm. Âdeta yerinden fırladı: “Ey Arablar! Bu çocuk yeni bir din getirecek, onu öldürünüz!” diye avaz avaz bağırmaya başladı. Muhammed’i elinden çekip aldım. “Deli mi ne. Asıl seni baktırmak lâzım!” dedim.
Bu hâdiselerden sonra endişem arttı. Emaneti sağ sâlim sâhibine teslim edememekten korkmaya başladım. Acil yola çıktık. Mekke’nin yukarı mahallelerine gelmiştim. Muhammed’i birilerine emanet edip abdesthane aradım. Kulağıma korkulu sesler gelince döndüm. Ama onu yerinde bulamadım. Ağlayıp feryat ettim, sağa sola koşturdum. Herkese sordum. İhtiyarın biri; “Benimle gel!” dedi, gittim. Hubel putundan yardım diledi. Sonra bana sordu oğlunun adı neydi? “Muhammed!” deyince putlar yüzüstü devrildi. Çâresiz Abdülmuttalib’in yanına vardım, olanları anlattım. Adamlarını, akrabalarını sağa sola yolladı ama bulamadılar. Kâ’be-i şerîfe geldi, 7 kere tavaf etti ve ellerini açıp Allaha yalvardı: “Muhammed Tihâme vâdîsinde filan ağacın altındadır.” diye bir nida işittik. Vadiye koştuk, onu bir ağacın altında oynarken bulduk. Abdülmuttalib sordu:
- Ey evlâdım sen kimsin?
- Muhammed bin Abdüllah bin Abdülmuttalibim!
Dedesi torununa hasretle sarıldı, 20 deve ve hayli davar kesip fukaraya dağıttı...
Halime Hatun ara sıra Mekke’ye gelirdi. Efendimiz; “Benim annem! Benim annem!” der, oturması için atkısını yere sererdi. Efendimizin evlendiği zaman, Serveri âlem süt annelerini düğüne çağırdılar. Halime validemiz geldi. Hazret-i Hatice validemiz onu çok sevdi. Ona 40 koyunla 1 deve verdi. Efendimiz İslâmiyeti tebliğ edince hemen Müslüman oldu. O zaten evvelce de inanmıştı.  M. Saîd Arvas
 

27.07.2012 TÜRKİYE GAZETESİ



Erkek: Reşit - Kız: Şehnaz - Yemek: Sebze çorbası, Domatesli yumurta, Kadayıf. 



Featured Image 01