ŞİİR................................... BÜYÜK ÂLİMLER (Silsile-i aliyye)
Nebî, Sıddîk ve Selmân, Kâsım, Ca’fer, Bistâmî,
İrfân kaynağı oldu, Ebül-Hasen Harkânî.
Ebû Alî Fârmedî geldi sonra bu meydâna,
Çok Velî yetişdirdi, hem Yûsüf-i Hemedânî.
Abdülhâlık Goncdüvânî, mârifetler semasında,
Dünyayı aydınlattı, hem Ârif-i Rîvegerî.
Mâverâ-ün-nehr ili, Tûr-i Sînâ gibi oldu,
Nûrlandıranlardan biri, Mahmûd-i İncirfagnevî.
Alî Râmîtenîdir Azîzân ve pîr-i Nessâc,
Çok kerâmet gösterdi, Muhammed Bâbâ Semmâsî.
Seyyid Emîr Gilâl de, ilm deryasında sadef,
Andan meydâna geldi, Behâüddîn-i Buhârî.
Alâ’üddîn-i Attâr, zamanının kutbu idi,
Ya’kûb-ı Çerhîde oldu zâhir, envâr-ı rahmânî.
Ubeydüllah-i Ahrâr ve kâdî Muhammed Zâhid,
Dervîş Muhammed geldi ve Hâcegî Muhammed Emkenegî.
Bâkî billahdan gelen, nurlara kendi de katıp,
Binlerce kalb temizledi, İmâm-ı Ahmed Rabbânî.
Urvet-ül-vüskâ Ma’sûm ve Seyfeddînle seyyid Nûr,
Ve Mazherle Abdüllah, sonra Hâlid-i Bağdâdî.
Feyz verdiler bunlar da, sonra bu nuru Abdullah,
Anadoluya yaydı, hem de Tâhâ-yı Hakkârî.
Hem seyyid-i Sâlih de, kardeşin yerini tutup,
Fenâ-fillâha kavuştu Sıbgatullâh-i Hîzânî.
Bu üç Velînin sohbetlerinde yükselip,
Mürşid-i kâmil oldu, seyyid Fehîm-i Arvâsî.
Bu otuzdört Velînin kalbleri, bir ayna gibi,
Yaydılar hep cihana, envar-ı Resûlillâhi.
Bütün bu nurlar en son, toplandı bir hazinede,
İsmi bu hazinenin: Abdülhakîm-i Arvâsî.
Duâ edeceğin zaman, Silsileyi oku hemân!
Sâlihleri söyleyince, yağar rahmet-i Rahmân!
Selâm olsun, düâ olsun, bu yazardan dâimâ,
Silsile-i aliyyenin ervâhına yâ Sübhân!
Erkek: Bedir - Kız: Gülçin - Yemek: Sütlü çorba, Z. yağlı barbunya, Makarna.