SOHBET........... İLK ASIRDA MEZHEP VAR MIYDI
Mezhep, gidilen yol demektir. Mezhep imamı demek ise, Kur’ân-ı kerîm ve hadîs-i şerîflerde açıkça bildirilmiş olan din bilgilerini, Eshâb-ı kiramdan işiterek toplayan, kitaba geçiren büyük âlim demektir. Açıkça bildirilmemiş olan bilgileri de, açık bildirilmiş olanlara benzeterek meydana çıkarmışlardır.
Hadîka isimli çok kıymetli ilmihâl kitabında deniyor ki:
“Bilinen dört mezhep imamı zamanında, başka mezhep imamları da vardı. Bunların da mezhepleri vardı. Fakat, bunların mezheplerinde olanlar azala azala bugün hiç kalmadı.”
Eshâb-ı kiramın her biri müctehid, derin âlim, mezhep imamı idi. Her biri kendi mezhebinde idi. Hepsi de, mezhep imamlarımızdan daha üstün, daha çok bilgili idi. Mezhepleri daha doğru, daha kıymetli idi. Fakat, bunların kitapları olmadığı için, mezhepleri unutuldu. Dört mezhepten başkasına uymak imkânı kalmadı. “Eshâb-ı kiram hangi mezhepte?” idi demek; “Alay komutanı, hangi bölüktendir?” Yahut; “Fizik öğretmeni, okulun hangi sınıfı öğrencisidir?” demeye benzemektedir.
Hicretten 400 sene geçtikten sonra, mutlak ictihad yapabilecek kadar derin âlim kalmadığı, kitaplarda yazılıdır. Hadîka’da bildirilen hadîs-i şerîfte; “Yalancı, sapık din adamlarının çoğalacakları...” bildirilmektedir. Bunun için, Ehl-i sünnet itikadında olan her Müslümanın, bilinen 4 mezhepten birini seçerek ona uyması lâzımdır. Seçtiği mezhebin İlmihâl kitabını okuyup öğrenmesi, îmânını ve bütün işlerini buna uydurması lâzımdır.
Dört mezhepten birine uymayan kimse, Ehl-i sünnet olamaz. Buna Mezhepsiz ve Zındık denir. Mezhepsiz kimse, ya 72 bozuk fırkadan birindedir, yahut da kâfir olmuştur. Böyle olduğu, Bahrda, Hindiyyede, Tahtâvîde, İbn-i Abidînde, El-besâirde ve Ahmed Sâvî tefsirinde yazılıdır.
Osman Ünlü TÜRKİYE GAZETESİ 10.01.2017
Erkek: Şükrü - Kız: Şükriye - Yemek: Ezogelin çorbası, Tas kebabı, Sütlaç.