HÂTIRA............ EYİTOPYA’DA BİR İNCİR
2015 yılı Ramazan ayında Eti-yopya’ya gittim. Çok dinli, çok dilli, çok kültürlü bir ülke olan burada insanların paylaştığı tek unsur yoksulluk. Bir yanda bol topraklar, bir yanda aç insanlar, bir yanda lüks oteller, hemen çevresi teneke mahallesi…
Bir iftar vakti, orucumu açtım. Soframda, Türkiye’den götürdü-ğüm biraz Beypazarı kurusu, birkaç hurma ve kuru incir vardı. İftardan sonra akşam namazını kıldım ve çay içmek için bir kenara çekildiğimde, Nureddin isimli bir imam yanıma geldi. Kendisine bir adet kuru incir ikramında bulundum. Hem soh-bet ediyor, hem de çaylarımızı yudumluyorduk. Nureddin elindeki incirin yarısını ısırarak yedi ve bana sordu;
- Bu ne kadar güzel bir meyve. Nedir bu meyve?
Meyvenin incir olduğunu, Allahın üzerine yemin ettiği “Tin” meyvesi olduğunu söyledim. Hayretle; “İncir bu mu?” dedi ve Besmele çekerek; “Tîn sûresini” okudu. Elinde kalan yarım inciri de büyük bir hürmet ve saygıyla bir peçeteye sardı. Ona sordum:
- O yarım inciri ne yapacaksın?
- Allahın üzerine yemin ettiği bu inciri evime götüreceğim. Çocuklarımın ağzına birer parça koyacağım. Bir ömür damarlarımızda dolaşacak. Bu büyük bir nîmet, Allah bize bu nîmeti bahşetti, ne kadar şükretsek azdır.
- Siz o yarım inciri yiyin!
Yanımda bulunan bir paket inciri kendisine ikram ettim. Çok sevindi büyük bir heyecanla paketi alarak dedi ki:
“Allaha yemin ederim ki, haya-tımda aldığım en değerli ve en büyük hediye bu oldu. Sizler ne kadar büyük insanlarsınız, ne kadar büyük bir milletsiniz. 3500 km mesafeden buraya geliyorsunuz ve Allahın Kur’ân’da zikrettiği ve üzerine yemin ettiği bir meyveyle bizi tanıştırıyor ve ikramda bulunuyorsunuz. Size ne kadar teşekkür etsek azdır. Yıllardır Etiyopya’nın değişik bölgelerinde sofralarımıza katkı sağlıyor, kestiğiniz kurbanlarla bizlere ikramda bulunuyorsunuz. Gelecekten ümidini kesmiş olan bizlere birer ışık ve ümit oldunuz. Allah sizlerden râzı olsun.”
Bu duygularla Necaşi Hazretlerinin torunlarıyla vedalaşarak ülkemize döndük.
Yüksel Sezgin