MAKALE........... TÜRKİYE’DE GAYRİMÜSLİMLERİN TESİRİ
Birinci Dünya Savaşı öncesinde üç kıtaya hükmeden Türk Milleti, bu savaşın sonunda 1.300.000 askerini şehîd verdi. O yıllarda Türkiye de gayrimüslim sayısı çok fazlaydı ve onlar savaşa alınmıyordu. Bizim gençlerimiz bu ülke için düşmanla çarpışırken Ermeniler, Yahudiler, Hıristiyanlar, Rumlar ve daha niceleri ülke topraklarında güvenli yaşıyorlardı.
Savaştan çıkmış bir ülkenin eğitim, sağlık ve ekonomisi felç olmuş durumdaydı. Ülkede çalışabilecek, ekonomiye katkı sağlayacak genç nüfus azaldı. Ülkesi için şehîd olup, kolunu, bacağını kaybederken, savaşa alınmayan gayrimüslimler, çok zengin oldular. I. Dünya Savaşı’nın ardından Avrupa'dan Türkiye'ye 185.000 Yahudi göç etti. Ülkenin en iyi yerlerine yerleştiler, özellikle eğitim alanında söz sâhibi oldular. Şark topraklarından sürgüne mahkûm edilen Ermeniler ise kimliklerini gizlediler... 1927'de ilk nüfus sayımı yapıldığında Türkiye sadece 13 milyondu. Bu nüfusun yaklaşık 1 Milyonu gayrimüslimdi. Soyadı kanunuyla da Türk kimliği kazandılar. Çoğunluğu Avrupa’dan beslenen bu gayrimüslimler tahsilli ve zengindiler. Bu devirde birçokları kimliklerini gizlediler, köylerinin isimlerini değiştirdiler ve çocuklarına Türk isimleri verdiler. Kimse onların kim olduğunu, kime hizmet ettiğini bilemedi. Sürekli halka; “Dinin gelişmeyi engellediği!” algısı pompaladılar.
O dönemin kurumlarında; üniversite hocaları, doktorlar, maliye, hukuk, eğitim alanlarına hep bu okumuş gayrimüslimler yerleştirildi. Onlar zenginleşdikçe zenginledi ve her alanda daha çok söz sâhibi oldular. “Siz Müslümansınız, câhilsiniz!! Bilmezsiniz” denilerek içimizdeki o %10’luk grubun tesiri altında yaşamaya mecbur tutuldu bu halk. Son yıllarda; onların tasallutundan kurtulmaya çalışan ve milli programları uygulamaya başlayan yeni nesiller yetişti.
Osmanlı Devletinin 4.980.000 kilometre kareyi bulan yüzölçümünün 779.452 kilometre kareye düşmesinin sebebini kimse sorgulamadı. Dünyanın gözdesi olan Musul, Kerkük, Şam, Halep, Filistin ve 12 adaların elimizden kayıp gitmesinin asıl sebeplerini tarih kitapları doğru dürüst yazmadı. Safiye Çetinkaya (Özet)