TARİH........... ESKİ BİR AŞK HİKÂYESİ
Osmanlı Pâdişahı Kanunî Sultan Süleyman Hân ile Hürrem Sultan’ın tek kızları doğar. Adını Mihrimah koyarlar. Mihrimah, yâni Mih-rü Mâh, Farsça’da “Güneş ve Ay” anlamına gelir.
17 yaşına girince 2 tâlibi çıkar. Mihrimah ile evlenmek iste-yenlerin biri Diyarbakır Valisi Rüstem Paşa, diğeri saray mimarı Mimar Sinan’dır. Pâdişah, hanımının ısrarı ile, kızını Rüstem Paşa’ya verir.
Mimar Sinan sultanına kavuşamamıştır ama, ona olan aşkını olanca güzelliği ve estetiği ile sanatına verir. Padişahın isteği üzerine 1540 yılında Mihrimah Sultan Câmisi’nin temelini atar ve 1547’de bitirir. Bu câmiye, “Eteklerini giymiş bir kadın” sulietini verir. Bu külliye; câmi, medrese, misâfirhane, ahır, kiler, ambar ve bir handan meydana gelir.
Mimar Sinan ilk defa pâdişah fermanı olmaksızın, Edirnekapı’da, pek kimsenin uğramadığı ıssız ama İstanbul’un en yüksek tepelerinden birine, ikinci bir câmi yapar. Câmi; gösterişsiz ve bir o kadar da asil güzelliğine istinaden küçüktür ve yalnızlığına simgesi olan bir tek minâresi vardır. Bu külliye de; câmi, medrese, şadırvan, hamam... vardır. Câmi Mart ayı başında biter. Adını da Mihrimah Sultan Câmisi koyarlar.
Câminin bittiği sene hesaplara göre, gece ile gündüzün eşit olduğu 21 Mart’ta Güneş Edirnekapı’daki câminin tek minâresinin arkasından batarken, aynı anda Üsküdar’daki câminin 2 minâresi arasından dolunay doğar. Gece ile gündüzün eşit olduğu 21 Mart, Mihrimah Sultan’ın doğum günüdür.
Günler günleri, aylar ayları kovalar. Bu câminin yapılışı hikâyesi Mihrimah Sultan’n kulağına kadar gider. Açılış günü olan 21 Mart günü akşamı değil, ertesi sabah Edirnekapı’ya erkenden gider ve Ay’ın batışı anında Üsküdür’dan güneşin doğuşunu görüp bu manzaraya şahit olur.