TARİH...... SAVULUN İTTİHATÇILAR GELİYOR (2)
İstanbul’da “özgürlük” adı altında böyle bir kargaşa hüküm sürerken ardarda toprak kaybetmeye başladık!
Avusturya, 1908’in 5 Ekim’inde Bosna-Hersek’i ilhak ettiğini açıkladı; aynı gün Osmanlı idaresindeki Bulgaristan Prensliği bağımsızlığını duyurdu, muhtariyet verilmiş olan Girit de hemen ertesi gün Yunanistan’a katıldığını ilân etti. Derken, 1909’un 13 Nisan’ında tarihlerimize “31 Mart Olayı” diye geçen meşhur hadise yaşandı, Selânik’ten gelen Hareket Ordusu birkaç gün sonra İstanbul’a girdi, sıkıyönetim ilân edildi, Sultan Abdülhamid tahtından indirilip Selânik’e sürgüne yollandı ve tahta Sultan Reşad geçti. Jöntürk Kongreleri’ne katılan ve sonraki senelerde en güçlü muhalif grup hâlini alan İttihad ve Terakki de iktidarı ele geçirmeye başlamıştı... İstanbul o günlerde daha önce yaşanmamış cinayetlere sahne oldu ve İttihad ve Terakki’ye muhalif gazeteciler ardarda katledildiler! Bu arada toprak kayıpları da devam etti; İtalya 1911’de Libya’ya girdi, 1912 Ekim’inde Balkan Harbi patladı, tarihimizin en büyük mağlubiyetlerinden birini yaşadık ve Edirne dâhil bütün Rumeli’yi kaybettik.
Türkiye’de bütün bu felâketlere rağmen “hürriyet” çılgınlığı devam ediyor ve herkes aklına geleni söyleyip duruyordu ama 1912’de yapılan seçimler, İttihadçı militanların sandık başlarında ellerinde sopa ile beklemeleri ve başka partilere oy verecek olan seçmenlerin kafasını-gözünü yarmaları üzerine tarihlere; “Sopalı seçim” diye geçti. Herşeyi çığrından çıkartan özgürlük hevesi de nihayet; “Sıktınız artık!” diyen İttihad ve Terakki’nin yine sopasıyla noktalandı! İttihadçılar 23.1.1913’te Babıâli’yi basıp Harbiye Nâzırı’nı öldürdüler, Sadrazam Kâmil Paşa’yı kafasına silâh dayayarak istifa ettirdiler ve iktidar oldular.
Ama cinayetler son bulmadı, Sadrazam Mahmud Şevket Paşa katledildi. Bu hadise özgürlüklerin sonu oldu. “Hürriyet”, “Eşitlik” ve “Adâlet” kavramları rafa kalktı, İttihadçılar kendilerine muhalif olan kim varsa bir gecede toplayıp, önce Bayezid’deki Bekirağa Bölüğü’nde sopa çektiler, sonra da bir vapura tıkış tıkış doldurup Sinop’a sürgüne yolladılar, faili meçhul cinayetler de yine devam etti...
“Özgürlük” ve “adâlet” sloganları ile Sultan Abdülhamid’in istibdadına karşı çıkanlar, iktidara gelmelerinden sonra memlekette önceki rejime rahmet okutan işte böyle bir baskı rejimi kurmuşlardı...
Sonrası ise mâlûm... Birinci Dünya Savaşı, mağlubiyet ve imparatorluğun elimizden gitmesi... Murat Bardakçı (Hürriyet 04.03.2022)