MENKIBE......... CENNET KOKAN BELDE: MEDİNE
İstanbul’dayken bir arkadaş, “Uhud Dağı’na gece yarısından sonra git!” diye ısrarla tembihte bulunmuştu. Ve gece yarısı Uhud’dayım... Başta Hazret-i Hamza olmak üzere, Mus’ab Bin Umeyr’i, Abdullah bin Cahş’ı ve Hanzala (Radıyallahü anhüm) olmak üzere yüzlerce Sahabe’nin medfun bulunduğu duvarla çevrili alana doğru yaklaşıyorum. Misk kokusu ortalığı kaplıyor. Aman ya Rabbi bu nasıl bir koku! Duvarın etrafında turladıkça birbirinden emsalsiz kokular alıyorum. Öyle ya niye şaşırıyorum ki, Hace-i Kâinat, ekmeli tehiyyat hazretleri, Uhud gazası sonrası şehîdlerin yanına geldiğinde; “Bunların Allah yolunda maktul olduğuna şahidim. Hak teâlâ kıyamet gününde kabrinden şu hâlde çıkarır ki yarasından al kanlar akıyor. Mis gibi kokuyor.” buyurmamışlar mı?
Gün ağarmaya yakın gaza sırasında Efendimizi bağrına basan, mübârek dişlerinin kırıldığı mağaraya yöneliyorum. Mağaranın girişine iki metre kadar beton dökmüş, kapatmışlar... Buraya kadar gelip içeri girmemek, o gül kokusunu hissetmemek olur mu? Duvarı tırmanıp içeriye kafamı uzatmamla kendimi koku denizine girmiş gibi hissediyorum. Bir süre de burada kalıp otelin yolunu tutuyorum...
Kahvaltı yapan meslektaşlarım etrafımı sarıyor;
- Hacı abi o kokuyu nereden aldın?
- Ne kokusu?
- Üzerine döktüğün o kokuyu soruyoruz! Hadi ama sen de çok ketumsun söylesene nereden aldın?..
Not: Sesi, görüntüyü kaydetmeyi başaran teknoloji; Mescid-i Nebi, Cennet-ül Baki, Uhud Şehitliği ve Peygamber Efendimiz’in sığındığı mağaranın kokusunu yansıtmayı başarsa, dünyadaki herkes önce mest olur, sonra da Müslüman... Osman Sağırlı TÜRKİYE GAZETESİ 02.11.2012,
FIKRA.......ZENCİ
Ev ödevi hazırlayan çocuk babasına sorar:
- Afrika nerededir baba?
Babası ‘bilmiyorum’ diyemez. Biraz düşünüp der ki:
- Fazla uzakta değil. Bizim şirkette bir zenci var. Hergün işe bisikletle gelip gidebiliyor.