Untitled Document

MÜHİM TENBİH

Kıymetli okuyucularımız! Bu takvîmdeki namaz vakitlerini, İstanbul Üniversitesi Kandilli Rasadhânesi’nin 1958 târih ve 14 sayılı Türkiye’ye Mahsûs Evkât-i Şer’iyye kitabından aldık. Yüz seneden ziyâde bir zamândaki takvimlerin hepsi, namaz vakitlerini böyle yazmışlardır. Bunlardan 1926 senesindeki Takvîm-i Ziyâ’da diyor ki:

İşbu takvim, Diyânet işleri Riyâseti Hey’et-i Müşâveresi tarafından tedkîk edilip, riyâset-i celîlenin tasdîki ile tab’ edilmiştir. Gazetemizdeki, sayın müftîlerin ve hesâb uzmanlarının da bulunduğu ilim heyetinin, en yeni elektronik makinalarla yaptığı hesâblarla da, hep bu vakitler bulunmuştur. Yüz seneden fazla zaman içinde, bütün âlimler, velîler, devlet ve dîn makamlarında bulunanlar, bütün müslümanlar, her yerde, hep bu takvîmlere uymuşlar, ibâdetlerini bu vakitlerde yapmışlardır. Şimdi de, her müslümanın bu (icmâ’-i müslimîn) den ayrılmaması lâzımdır.

İSFİRÂR VAKTİ

Güneş doğarken ve semanın ortasında iken ve batarken, her türlü namazı kılmak, tahrîmen mekruh olur. Güneşin doğması demek, işrak, yani Bayram namazı vaktine kadar yükselmesidir. Batması da, ziyasının sararmaya başlamasından batıncaya kadar geçen zamandır. Bu zamanın başladığı vakte İsfirâr-ı Şems denir.

İsfirâr-ı Şems ile gurup (güneşin batması) arasındaki zaman, tulû (güneşin doğması) ile işrak arasındaki zamandan temkin kadar kısadır. İkindi namazını, özürsüz olarak, bu zamana geciktirmek büyük günahtır. Fakat, gecikmiş ise, terk etmemeli, muhakkak kılmalıdır. Gurup ile tulû vakti toplamından işrak vakti çıkarılıp temkin ilâve edilince, İsfirâr vakti bulunur.





Featured Image 01