Cüneyd-î Bağdâdî hazretleri 7 yaşında idi. Mektepten gelince, babasının ağladığını görüp sebebini sordu. O da dedi ki:
- Bugün zekât olarak dayın Sırrî Sekâti’ye bir miktar gümüş lira göndermiştim, almamış. Kıymetli ömrümü, Allah adamlarının, beğenip almadığı paralar için geçirdiğime ağlıyorum.
- Babacığım, o paraları ver, bir de ben götüreyim. Parayı alıp dayısına gitti. Kapıyı çalınca, dayısı sordu:
- Kim o?
- Ben Cüneyd’im dayıcığım. Babamın zekâtını getirdim.
- Onları almayacağımı babana da söylemiştim. Kabûl edemem.
- Adâlet edip babama emreden ve ihsân edip seni serbest bırakan Allahü teâlâ için, bu paraları almanı istiyorum.
- Allahü teâlâ babana neyi emretti ve bana neyi ihsân etti?
- Babamı zengin edip zekât vermesini emretmekle adâlet eyledi. Seni de fakir edip, zekâtı kabûl edip ve etmemek arasında serbest bırakmakla ihsân eyledi.
Bu söz, Sırrî Sekâti hazretlerinin çok hoşuna gitti. Kapıyı açarak buyurdu ki:
- Gel yavrum! Paralardan önce seni kabûl ettim
Seâdet-i Ebediyye (85. baskı, S: 312)

İstanbul'un manevî fâtihi, büyük âlim, üstad, hekim ve velî Akşemseddin hazretleri, Fâtih Sultan Mehmed Hân hazretlerinin hocasıdır. 1390’da Şam’da doğup, 1460’da Göynük’te vefât etti. Her yıl mayıs ayının son pazar günü, Göynük’te anma günü yapılmaktadır.

Hacı Bayram-ı Velî hazretlerinin talebelerinden olan Akşemseddin hazretlerinin Risâlet-ün-nûriyye ve Maddet-ül-hayat isimli kitapları vardır. Akşemseddin hazretleri bu kitaplarında; “Hastalıklar insandan insana canlı varlıklar vasıtasıyla geçmektedir.” diyerek, mikropların varlığını ilk defa keşfeden islâm âlimidir.