HİKÂYE - EV HANIMI
Adam, iş çıkışı eve geldiğinde, evin bahçesinin karmakarışık olduğunu görmüş. Üç çocuk da bahçede çamurlar içinde oynuyormuş. Boş yemek kutuları ve içecekler etrafa saçılmış. Arabası, garaj kapısının önünde, bir kapısı açık şekilde yamuk halde parkeder durumdaymış.
Evin içine girdiğinde, durum daha da vahim bir şekle dönüşmüş. Girişteki halının bir kenarı kıvrılmış, havaya kalkmış ve abajur sehpanın üzerine devrilmiş.
Oturma odasında ise, yerler oyuncaklar ve çocuk elbiseleri ile kaplıymış. Mutfağa girdiğinde, lavabonun sabah kahvaltısı bulaşıkları ile dolu olduğunu görmüş. Ayrıca, kırılmış bir bardağın parçaları masanın altında duruyormuş.
Üst kata yöneldiğinde, merdivenlerdeki elbiseleri farketmiş. Telâşla karısının başına kötü birşey gelmiş olabileceğini düşünerek, hızla koşmaya başlamış. Yatak odasına girdiğinde, karısını yatakta, uzanmış, kitap okur hâlde bulmuş. Karısı, kocasının geldiğini görünce, okuduğu kitaptan başını kaldırmış, hafifçe gülümseyerek gününün nasıl geçtiğini sormuş.
- Her zamanki gibi, deyip, şaşkınlıkla sormuş:
- Ne oldu buralara böyle?
Karısı, gülümseyip cevap vermiş;
- Hergün eve döndüğünde, 'Bütün gün ne yaptın ki?' demez miydin?
- Evet, derdim.
üzel... İşte bugün ben de, her gün yaptıklarımı yapmadım.
AhmetSağırlı Türkiye 2.1.2003
FIKRA - PAZARLAMACI
İki şemsiye imalatçısı şirket, işe yeni aldıkları iki pazarlamacı delikanlıyı Afrika’ya gönderirler. Birinci delikanlı kısa bir zaman sonra merkeze şu mesajı gönderir:
- Burada kimse şemsiye kullanmıyor. Satış ihtimali yok.
İkincinin mesajı ise şöyledir:
- Burada kimsenin şemsiyesi yok. Büyük bir pazar imkânı var. Hemen harekete geçmek lâzım...
Erkek : Zekai - Kız : Züleyha - Yemek : Paça Çorbası, Bamya, Pilav, Turşu
Uluslararası Kamerî Aybaşları ve Hicrî Takvîm Birliği Kongresi 28 - 30 MAYIS 2016 / İSTANBUL - TÜRKİYE