Adamın biri artık hanımının eskisi kadar iyi duymadığını zanneder ve ona işitme cihazı almayı düşünür. Bu durumu aile doktoruyla istişare eder. Doktor hanımının ne kadar duyduğunu anlayabilmesi için basit bir yol tavsiye eder.

“Yapacağın şey şu; hanımından 30 adım ileride dur, normal bir konuşma tonuyla bir şeyler söyle; eğer duymazsa 20 adım ilerisinde aynı şeyi tekrarla, sonra 10 adım; cevap alana kadartekrarla...”

Akşam hanımı mutfakta yemek hazırlarken adam, öğrendiğini tatbik etmeye başlar. 30 adım uzaklıktan hanımına seslenir:

“Hayatım bu akşam yemekte ne var?”
Cevap alamaz.
Mesafeyi 20 adıma indirir ve soruyu tekrarlar.
Yine cevap gelmez.
Mesafeyi 10 adıma indirir:
Yine cevap gelmez.
Mutfağın kapısına gelir.
Gene cevap alamaz.
Hanımının kulağına aynı soruyu tekrar sorar:
“Hayatım bu akşam yemekte ne var?”
“Canım, hayatım! Beşinci defa söylüyorum. Tavuk, taavuuk, taaavuuuk!...”

30 Ekim 1918’deki Mondros Mütarekesi’nden 14 gün sonra, 13 Kasımda itilaf devletlerinin İstanbul Boğazı’na demirlediği 55 adet harp gemisinden o gün İstanbul’a 3.500 asker çıkarıldı.

16 Mart 1920’de de güzel İstanbul’umuz, Osmanlı Devleti’nin ve milletinin tarihî düşmanı sömürgeci İngilizler tarafından resmen işgal edildi. Bu işgal Anadolu’da büyük tepkiler uyandırdı. Şehrin caddelerinde düşman ordularının subayları, askerleri geziyor, bazı evlerde düşman bayrakları dalgalanıyordu. İşte bugün, o acı günün yıl dönümüdür.

9 Eylül 1922’de Yunanlıların İzmir’den Ege denizine dökülmesi üzerine, İstanbul’da dört yıldır kan kusturan zalim işgalciler, can derdine düştüler. Düşman kuvvetleri 2 Ekim 1923’te Türk bayrağını ve donanmasını selâmlayarak İstanbul’u boşalttılar.