MANZUM ŞİİR ............... ŞEHİDİN BABASI (1)
Bir subay arkadaşım vardı birkaç yıl önce,
Beni arar bulurdu Ankara’ya gelince.
İçi dışı aydınlık sözü demirden sağlam,
Kalbi vatan aşkıyle çarpan yiğit bir adam.
Ankara’ya uğrardı ayrılınca izine,
Bana telefon etti, buluştuk bir gün yine.
Hiç unutmam serin bir akşamıydı Temmuzun,
Bir bahçede oturup dertleştik uzun uzun.
Sohbet konusu birden Güney-Doğu’ya kaydı,
Unutulmaz günlerdi, müthiş bir faciaydı.
Bir tutuşmuş meşale baştanbaşa ufuklar,
Daha beşikte iken öldürülen çocuklar.
İhanet pusu kurmuş her kayanın ardında,
Çakallar kol geziyor aslanların yurdunda.
Tabutları bayrağa sarılı cenazeler,
Bağrı yanan anneler gözü yaşlı tazeler.
Kuşatmış hudutları ihanetin alevi,
Her köy mezarlık gibi, her ev bir ölü evi.
Her adımda bir tuzak, her dönemeçte pusu,
Yüreğimizi yakan ne olacak sorusu.
Bunları düşünürken çatlayacaktı başım,
Bir hatıraya dalmış gibiydi arkadaşım.
Ufukları tarayan bakışları sislendi,
Sigarasını yakıp bana şöyle seslendi.
Bu yaz başımdan geçen bir olay anlatayım,
Biliyorsun Askerlik Şubesinde subayım.
Bu basit bir hatıra ve günlük olay değil,
Gözlerim yaşarmadan anlatmam kolay değil.
Ne zaman hatırlasam ıslanır kirpiklerim,
Beni bir Türk yaratan Allaha şükrederim.
Bir yaz günü şubede biraz çalışıp durdum,
Raporlar hazırlayıp epey kendimi yordum.
Nöbetçi er kapıyı vurup girdi içeri,
Dedi; “Bir bekleyen var sizi epeyden beri”
“Niye haber vermedin?” dedim, “Hemen koş çağır!”
Yorgun yaşlı bir adam yaklaştı ağır ağır.(Devamı yarın)
Erkek: Münif - Kız: Merve - Yemek: İşkembe çorbası, Güveç, Yaprak sarması, Helva.
Uluslararası Kamerî Aybaşları ve Hicrî Takvîm Birliği Kongresi 28 - 30 MAYIS 2016 / İSTANBUL - TÜRKİYE