Untitled Document

SOHBET.................. CENNETE MÜSLÜMANLAR GİRER

Malûmdur ki, herkese ilk lâzım olan şey; Kelime-i tevhîd söylemek ve bunun mânâsına inanmaktır. Kelime-i tevhîd; Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah demektir. Bunun mânâsı; Allah vardır ve birdir. Muhammed aleyhisselâm, Onun Peygamberidir. demektir. Buna inanmaya; Îmân etmek ve; Müslüman olmak denir. İnanan kimseye de; Mümin ve Müslüman denir. Îmânın devamlı olması lâzımdır. Bunun için, küfre sebep olan sözleri söylemekten, işleri yapmaktan ve küfür alâmeti olan şeyleri kullanmaktan çok sakınmak lâzımdır.
İnsanların Allahü teâlâya karşı, kalb, dil ve beden ile yapmaları ve inanmaları lâzım olan şükür borcu, kulluk vazîfeleri, Allahü teâlâ tarafından bildirilmiş ve Onun sevgili Peygamberi Muhammed (sallallahü aleyhi ve sellem) tarafından ortaya konmuştur. Allahü teâlâya şükür, O’nun Peygamberinin getirdiği yola uymakla olur. Demek ki, aklı olan kimselerin, Allahü teâlâya şükretmek için, Muhammed aleyhisselâma uymaları lâzımdır. Onun yoluna; İslâmiyyet denir. Muhammed aleyhisselâma uyan kimseye; Müslüman denir. Allahü teâlâya şükretmeye, yâni Muhammed aleyhisselâma uymaya; İbâdet etmek denir.
Şunun herkes tarafından kesinkes bilinmesi lâzımdır ki; Kur’ân-ı kerîm, Allahü teâlânın kelâmıdır. Allahü teâlâ, Cebrâîl aleyhisselâm ismindeki melek ile, Kur’ân-ı kerîmi Muhammed aleyhisselâma göndermiştir. Muhammed aleyhisselâmın sözlerine; Hadîs-i şerîf denir. Bunlardan, mânâsı Allahü teâlâ tarafından, kelimeleri Muhammed aleyhisselâm tarafından olan hadîs-i şerîflere; “Hadîs-i kudsî denir. Kur’ân-ı kerîmin kelimeleri Arabîdir. Kur’ân-ı kerîmdeki Arabî kelimeler, Allahü teâlâ tarafından dizilmiş âyetler hâlinde, harf ve kelime olarak gelmiştir. Bu harf ve kelimelerin mânâsı Kelâm-ı İlâhîyi taşımaktadır. Bu harflere, kelimelere; Kur’ân denir. Kelâm-ı İlâhîyi gösteren mânâlar da Kur’ân’dır. Kelâm-ı İlâhî olan bu Kur’ân mahlûk değildir, yâni sonradan yaratılmış değildir. Allahü teâlânın başka sıfatları gibi ezelî ve ebedîdir.
Peygamberimiz ve Eshâbın çoğu, Kur’ân-ı kerîmin tamâmını ezberlemişlerdi. Peygamberimizin âhırete teşrîf ettikleri sene, Halîfe Ebû Bekr-i Sıddîk (radıyallahü anh), ezber bilenleri toplayıp, bir hey’ete, bütün Kur’ân-ı kerîmi yazdırdı. Böylece Mushaf meydana geldi... Prof. Dr. Ramazan Ayvallı                  TÜRKİYE GAZETESİ      02.07.2019

 





Featured Image 01