Untitled Document

MAKALE............ EZAN VE MİNÂRE

Minâre, Türkiye’deki şekliyle bir Türk eseri; Türk zevkinin inceltip yükselttiği, millî bir mâneviyât âbidesidir. Câmi kubbelerinin, bir, bâzan iki tarafında Allah yazılarındaki Elif’ler gibi yükselerek semâ boşluğunda bir güzellik çizgisi hâlinde uzanan bu nârin yapılar, dileyelim ki semâlarımızdan eksilmesinler. Hind, Irak, İran, Hicaz, Mağrip ve Endülüs minareleri umumiyetle 4 yahud 8 köşeli ve çok kalın gövdeli yapılardı. Bunlar (Bazan çok süslü olmakla beraber), bizim, Türk semâlarımıza yükselttiğimiz ve çizgilerini Asya’daki medeniyetimizden getirdiğimiz; gittikçe güzelleştirdiğimiz minâreler gibi sonsuz derecede güzel değildi.
Edirne’de Üç Şerefeli ve Selimiye minarelerine 3 ayrı merdivenden çıkarak aynı şerefelerde buluşan insanlar, asırlarca bu nârin yapılara bu 3 yolun işlenişindeki inceliğe hayran kalmışlardır. Türk minâresi, Mimar Sinan’la kemâlini bulmuş, daha sonraki asırlarda ise Dolmabahçe minârelerinde olduğu gibi, inceliğin ve zarifliğin son haddine ulaşmıştır...
Ezanları, o cırtlak, o parazit dolu hoparlörleri bağırta bağırta okutmaktan vazgeçmeliyiz. Çünkü ezan, o güzel insan sesleriyle, tarih kurulalı beri, yeryüzünde ibâdete çağrılışın, insanda, huşû uyandıran en semâvî olanıdır. Bu hoparlörlü, bu makineli, bu maden sesli ezanlar ise artık bir hâtif çağrışı ve bir mânevî dâvet olmaktan çıkmıştır. Yeni ezanlar, en olmayacak şekilde kulağımıza çarpan; Müslümanlığa yeni girecek çocukları ise, korkuta, korkuta, hem ezandan hem de Müslümanlıktan soğutan şeytanca buluştur. Aslında büyük ve mukaddes bir ses olan ezan, ancak en güzel insan sesleriyle ve beş vakit için, bu vakitlerin mânâları ve bu vakitlerdeki insan hayatiyle denk okunduğu zaman ezan’dır. Bunun zıddını yapmak, İslâmlığı, Diyânet İşleri ve müftülükler vasıtasıyla yıkmaktır. Din işlerinde Cumhûriyet’ten beri o kadar câhil bırakıldık ki dindarlarımız, bu hâdisedeki derin mânâyı ve korkunç neticeyi anlayamayacak derecelere düştüler. Yarım asırdan beri, halk rûhuna aykırı iktidarların ve komünizmin yıkamadığı Müslümanlığı, korkarız ki , bu zevk eksikliği ve taassup yıkmasın!..’’ 
Nihad Sâmi Banarlı     Meydan Mecmûası   30.09.1969
Rahim Er       TÜRKİYE GAZETESİ             04.11.2019

 



Erkek: Baha - Kız: Bahar - Yemek: Erişte çorbası, Fırında tavuk, Havuç tatlısı.

 



Featured Image 01