MAKALE................... ZOR ZAMANLARDAN GEÇİYORUZ
Dünya genelinde ortaya çıkan salgın hastalıkların meydana getirdiği tablo, tarih boyunca etkisini gıda üzerinde göstermiştir. Her ne kadar günümüzde tarımda makineleşme oranı inanılmaz boyutlara gelmişse de, pandemi sonrasında hakikat değişmedi. (Rusya-Ukrayna Savaşı da bunun tuzu biberi oldu.)
Çünkü Rusya ve Ukrayna’nın tahıl üretimindeki konumu dünyanın ekmek sepeti niteliğinde. Bu iki ülkenin toplam buğday üretimi, dünyadaki üretimin yaklaşık yüzde yirmi beşine tekabül etmektedir. Tarım Bakanlığı ve TUİK verileri baz alındığında Türkiye buğday üretiminde yüzde on, ayçiçeği yağı üretiminde ise %40 kadar dışa bağımlılık gösteren bir ülke. Türkiye’nin buğdaydaki %10 civarındaki dışa bağımlılığı ‘Dâhilde işlenip satılma’ kapsamında ithal edilen buğdayı da ihtiva etmektedir…
Malum, Türkiye dünyada en fazla un ve bulgur ihracatı yapan bir ülke. Makarna ihracatında da İtalya’dan hemen sonra geliyor. Türkiye’nin unlu mamul ihracatçısı bir ülke konumunda oluşu kuşkusuz Türkiye’nin işlenmek üzere buğdaya olan ihtiyacını arttırıyor. İşte söz konusu buğday ithalatının kahir ekseriyeti, bu bahsettiğimiz dâhilde işleme rejimi kapsamında iç piyasaya sunulmadan ihraç edilen buğday.
Türkiye un ve unlu mamuller kapsamında gerçekleştirdiği ihracatını 2002 yılından bugüne kadar; unda 11 kat, makarnada 30 kat, bulgurda 15 kat, irmikte 5 kat, bisküvide ise 4 kat arttırdı. Son 19 yılda toplam 22 milyar dolar tutarında 79 milyon ton buğday ithalatına karşılık, 35 milyar dolar tutarında 89 milyon ton buğday ve mamulleri ihracatı gerçekleşti.
TÜİK verilerine göre Türkiye’nin buğday üretimi son beş yıl içinde 18 milyon ton ile 22 milyon ton arasında değişmektedir. Bunun dışında buğday ve tahıl üretiminde ana girdi niteliğindeki gübre ve akaryakıt fiyatlarındaki olağanüstü artış, çiftçinin önümüzdeki yıl ekim yapmamasına zemin hazırlayabilir. Yusuf Alabarda TÜRKİYE GAZETESİ 10.03.2022