MANZUM MENKIBE........ “KIR O ŞİŞELERİ”
Necati bey isminde, anlatıyor bir kişi;
Vaktiyle Adliye'de, müfettişlikti işi.
“Bir Arefe gününde, Müks'e vardığımda ben,
Bayram namazı için, câmiye gittik hemen.
Kaymakam ve ilçenin, bazı mühim zatları,
Baktım, namazdan sonra, çıkardılar atları.
Dediler: “Bayramlarda, şudur ki âdetimiz,
Namazı müteakip, Arvas'a gideriz biz.
Orada Seyyid Fehîm, diye var bir evliya,
Onu ziyaret edip, alırız hayır duâ.”
Ben de gitmek istedim, din ile yoktu ilgim,
İslâmî hususlarda, yok idi hiçbir bilgim.
Ayrıca da malesef, müptelaydım içkiye,
Şimdiyse gidiyorduk, bir evliyâ kişiye.
Hayatımda böyle şey, görmemiştim doğrusu,
Arvas’a vardık sardı, sanki “Cennet koku”su.
Alışkın olduğumdan, içkiye ve lâkin ben,
Heybeme “İki şişe” koymuştum ihtiyaten.
Varınca biraz sonra, Arvas kabristanına,
Sakladım şişeleri, taşların arasına.
Orada Fâtihalar, okuyarak mevtaya,
Sonra gittik hepimiz, o büyük evliyaya.
Huzuruna girip de, görür görmez o zatı,
Düşündüm ki; var bunda, sanki melek sıfatı.
Ellerini öpüp zevkle, arz ettim ki: “Efendim,
Bu tasavvuf yoluna, ben de girmek isterim.”
Gülerek buyurdu ki: “Bu, böyle olmaz fakat,
Olur mu bir arada, şişe ile bu hayat?
Gidip kabristandaki, kır o iki şişeyi.
Ondan sonra gel bizden, talep eyle bu şeyi.”
“Peki efendim” deyip, birini kırıp attım,
Her ihtimale karşı, öbürünü bıraktım.
Huzuruna gelince, buyurdu: “Ey müfettiş,
Git, öbür şişeyi de, kır gel ki, bitsin bu iş!”
“Peki” dedim ve gidip, kırdım öbürünü de,
Gelip tevbe eyledim, o büyüğün önünde...